YILBAŞI NEYİMİZ OLUR ?
Ramazan bayramımız mı, kandilimiz mi, Kurban bayramımız mı?
Biz Muharremlerle, Martlarla başlayan yıllar da biliriz… Ki, hiçbiri
böyle şımarıklıkla, böyle ayyaşlıkla, böyle kumarbazlıkla açılmazdı.
Hepsi, efendi yıllardı.
Bu bahsi bu kadarla geçiyor ve Noel
Baba’ya geliyorum: Memleketimize, herhâlde, Beyoğlu’ndan giren, Haliç’i
atlayarak Fâtihlere, Aksaraylara, sonra Rumeli’ye ve Boğaz’ı aşarak önce
Kadıköylere, Modalara ve sonra Üsküdarlara ve oradan Anadolu’ya geçen
bu bunak, neyimiz olur?
Babamız mı, dedemiz mi, amcamız mı yoksa Avrupalılıktan pîrimiz mi?
İstanbul’un Tepebaşı’ndan Adana’nın Tepebağı’na kadar her yeri bilen, her yere uğrayan bu moruk kimdir, necidir?
Bir fotoğrafına bakarsanız Havârîlere, öteki resmine bakarsanız
Rasputin’e benzeyen bu iskambil papazı, aramızda neyin nesidir? Bunu hiç
merak ettiniz mi?
Siz bırakın da ben söyleyeyim onun kim olduğunu:
O, Haçlı Seferleri’nden kalma bir kılınç artığıdır. O zaman silâhla
giremediği yerlere, şimdi beyaz sakalıyla saygılar ve sevgiler
toplayarak girebiliyor.
O, evimize girerken eşeğini kapımızın
arkasına bağlayan bir Piyer Lermit’tir. Kardeşlerini Mukaddes Savaş’a
hazırlamaktan geliyor.
O, adıyla sanıyla bir misyonerdir ki
kılığını değiştirmiş ve bizi avlamaya, kucağında getirdiği oyuncaklarla
en can alıcı noktamızdan, çocuklarımızdan başlamıştır. Bu cömertliğinin
karşılığını istemeyecek mi sanıyorsunuz, fedâkârlığının sebebini
düşünmediniz mi?
Bırakın, onun hakkından ben gelirim: İşte
sakalını çekince gördünüz, sakalı elimde kaldı ve altından Lücifer
(şeytan) çıktı. Bilirsiniz ki, câsuslar da kıyâfetlerini ekseriyâ böyle
değiştirirler. Bu, mezar beğenmeyen hortlağa ya yerini gösterin, yahut
bırakın; Haç’ın da çarmıha gereyim onu.
Tehlikeyi sezer de kendiliğinden gitmeye kalkarsa çıkarken ceplerini yoklamayı unutmayınız. Muhakkak bir şeyinizi çalmıştır.
*ARİF NİHAT ASYA*
Keine Kommentare:
Kommentar veröffentlichen